Sayfalar

31 Temmuz 2017 Pazartesi

BOSNA HERSEK GEZİ YAZISI

Karadağ çıkışlı gezimin, 2. durağı Bosna Hersek oldu. Budva'dan 35 euro ödeyerek bir günlük tura katıldım. Sabah 6 gibi yola çıktık. Bosna Hersek sınırına geldiğimizde, otobüs durdu.
Tvrdos manastırı



Herkesin inip yürüyerek sınırı geçeceğini sanırken, pasaportlarımıza bile bakılmadan otobüs ile ülkeye girdik. Bu duruma gerçekten çok şaşırdım.  🙄              
  Savaşın izlerine her yerde rastlamak mümkün.Binaların çoğu onarılmamış ve bu şekilde duruyor.Yıllar önce yaşanan bu acıyı an ve an içimizde hissediyoruz :(


                           
     İlk güzergahımız Trebinje idi.  Trebinje, küçük sakin bir şehir. Şehirde görülecek pek birşey yok. Turumuz ile  mükemmel bir şehir  manzarasının bulunduğu Hercegovacka Gracanica kilisesinin bulunduğu bölgeye çıktık.      
Hercegovacka Gracanica Ortodoks kilisesi,Trebinje

   Yan tarafında ise   Tvrdos Manastırını görebilirsiniz.   Manastırı kesinlikle gezmenizi tavsiye ederim.Yanınıza uzun kollu bir kıyafet almanızda fayda var.
Üzerimde askılı bluz vardı ve tur rehberimiz üzerimize birşey giymeden girmememiz gerektiğini   belirtti. Ayrıca.    bu alan  yüksekte bulunduğu için rüzgarlı ve serindi.Manastırdan çıktıktan sonra yanındaki şarap mahsenine girdik ve 2.5 euro karşılığında mükemmel Bosna şaraplarının tadına baktık. 
Şarap mahseni
    İkinci şehrimiz Mostar!.  Mostar deyince ilk akla gelen  Neretva köprüsünün üzerinde bulunan tarihi Mostar köprüsü oluyor.  1993 yılında Müslüman, Sırp ve Hırvatlar arasında çıkan  savaşta Hırvatlar tarafından yıkılmış ve daha sonra 2004 yılında yeniden inşa edilerek bugünkü halini almıştır.30 metre uzunluğundaki bu köprüden evlenecek olan erkek, cesaretini kanıtlamak için atlaması gerekiyormuş.    Uzun yıllar önce olan bu gelenek, günümüze geldiğinde ise; gençlerin sadece gelen turistlerden para toplamak için yapılan bir aktiviteye dönüşmüş durumda.                                                              
Blagaj
Mostar dan sonra Buna nehrinin doğduğu Blagaj'a gidiyoruz.  Blagaj avrupanın en temiz suyunun bulunduğu yer ve Blagaj ı bu kadar turistik kılan en önemli şey ise hiç şüphesiz Blagaj tekkesi. Zamanımız kısıtlı olduğu için tekkeyi malesef gezemedik.
Mostar köprüsü 


     Gezi videolarım için kanalıma abone olmayı unutmayın ve seyahat ile kalın.   
  

1 Temmuz 2017 Cumartesi

KARADAĞ GEZİ NOTLARI

Dönmek istemeyeceğiniz bir ülke düşleyin. Hayatınızın sonuna kadar orada yaşasanız, ömrünüzün mükemmel olacağına inandığınız bir ülke, Karadağ'ı düşleyin.Arkanıza yaslanın ve masal gibi bir seyahat hakkındaki izlenimlerimi okuyunuz.                            
Kotor St John kalesinden manzara
                Samsun Çarşamba havaalanındayım. Pasaportumu gişe görevlisine uzattım ve Podgorica'ya olan uçuş biletini almak, bavulumu teslim etmek istediğimi  söyledim.Gişe görevlisi sisteme giriş yaptı ve "vizeniz var mı?" diye sordu. Saniyelik bir şok yaşadıktan sonra Karadağ için vizeye ihtiyacım olmadığını söyledim.Meğerse gişe görevlisi Podgorica değil de Porto Rico dediğimi zannetmiş :))) Küçük bir karışıklıktan sonra artık uçağımdaydım ve 1 saat 15 dakikalık yolculuğun ardından Karadağ Podgorica havaalanına ulaştım. 👍    İstanbul'dan  direk uçuş yalnızca bu havaalanına olduğundan dolayı burayı tercih ettim. Karadağ'ın başkenti  olmasına rağmen küçücük bir havaalanı burası :)                                       
Niagara şelalesi
  Eğer havaalanı tercihinizi Podgorica'dan yana kullandıysanız havaalanına 7 km uzaklıktaki Niagara şelalerine gitmenizi şiddetle tavsiye ederim. Tertemiz sularda yüzmenin tadına varırken,  bu eşsiz deneyime ördeklerin de  katılması sizi  resmen  nirvanaya ulaştırıyor. Restaurantta ise  fiyatlar gayet ucuz ve yemekler çok lezzetli, porsiyonlar ise tüm ülkede olduğu gibi çok büyüktü.Karadağlıların genel olarak 180-190 boyunda iri kıyım insanlar olduğunu hesaba katarsak, porsiyonların da neden bu kadar büyük olduğunu anlayabiliriz. Fakat 45 kiloluk bir kız için 2 öğünlük yemek masada yatıyordu :)))))


 İlk istikamet "Budva". 👍 Ön rezervasyon yapmadan spontane bir şekilde otel aramaya başladım; fakat  anladım ki önceden rezervasyon yapmam gerekiyormuş çünkü ; tüm oteller doluydu. Jelusic apartta  de boş bir oda buldum ve kiraladım.Geceliği 35 euro ve merkeze yürüme mesafesinde olan bu apartta mutfak  gereçleri, çamaşır makinesi, klima, buzdolabı, hemen hemen herşey vardı. Etrafında kedileri de gördükten sonra, içimden işte aradığım yer burası olmalı dedim.     Sahibi çok tatlı bir kadındı, hiç İngilizce bilmemesine rağmen tabiri caizse tarzanca anlaştık. Anlaşamadığımız noktada ise  telefonla İngilizce bilen bir kadını aradı ve söylemek istediklerimi kadına söyledim, o da Karadağdacaya çevirdi. 😀                


Sveti Stefan

                               Karadağ, Türkler tarafından çok bilinen bir ülke değil. Balkanlar'a gitmek istiyorsanız ve hangi ülkeye gitmek istediğinize karar veremediyseniz kesinlikle Karadağ'ı öneriyorum.  Fiyatlar Türkiye'ye göre biraz yüksek. Hediyelik bir t-shirt alayım derseniz minimum 10 Euro, magnetler ise 1.5 -2 Euro civarında.                

Budva aquapark
                                        Gezilecek önemli iki şehri var, Budva ve Kotor. İkisinin de old town bölgesi var. Bu kısımda hediyelik eşyalar ve restaurantları bulabilirsiniz.                                              Karadağ'ın en sevdiğim şehri 10.000 nüfuslu küçük şirin bir şehir olan Budva. Barların,gece kulüplerinin olduğu ,hediyelik eşyaların satıldığı bir caddesi var. Mekanların önlerinde ise içeriye müşteri çekmeye çalışan manken gibi kızlar. Eğlence hafta içi bile devam ediyor fakat ;çok fazla kalabalık değil.      


                                                    
               Budva ya geldiyseniz kesinlikle bir gününüzü de Budva aquaparka ayırmanızı öneririm. Saat 15:00'a kadar giriş ücreti 25 euro, saat 15:00 den sonra gelirseniz fiyat 15 euro ya düşüyor.Fiyata şezlong ve şemsiye de dahil ve eğer isterseniz 1 euro ödeyerek wifi şifresi alabiliyorsunuz.  Yetişkinler için olan kısımda 7 adet parkur bulunuyor. Maksimum yükseklik 26 metreye ulaşıyor,  uzunluğu ise 145 metre. Video da gördüğünüz en uzun kaydırak  26 metre yüksekliğinde, kaydırağın boyu ise 67.5 metre. Hayatında hiç aquaparka gitmemiş biri olarak 7 kaydıraktan da kayarak adrenalinin en üst noktasına ulaştım :)))  

                                            
                  Jazz plajı hiç şüphesiz ki Budva nın en güzel plajlarından birine ev sahipliği yapıyor.Şemsiye ve şezlong ücreti 10 euro. Jetski, boat sofa gibi aktiviteler de mevcut.Boat sofaya 5 euro ödeyerek binebilirsiniz. Ayrıca 10 euro ödeyerek boat sofa yaparken çekilen videonuzu ve 50 adet fotoğrafınızın bulunduğu cd'yi de alabilirsiniz.Biraz daha uygun ve sessiz bir plaj istiyorsanız, Jazz beach ın yan bölgesinde olan Jedro  plajını tercih edebilirsiniz.Burada ise şezlong ve şemsiye ücreti 5 euro.                                         
                              Kotor Budva ya göre biraz daha pahalı.Kotor'a geldiğinizde yapabileceğiniz iki aktivite var: biri old town u gezmek diğeri ise kaleye çıkmak.                St.John kalesine, (3 euro karşılığında) 400 metre yüksekliğinde, dik merdivenlerden oluşan yaklaşık 1-1.5 saatlik bir tırmanışın ardından ulaşabilirsiniz. Kesinlikle spor ayakkabı giyin terlik ile inanılmaz zor ve tehlikeli olabiliyor. Yaşlı Japon kadınların hızlı adımlarla tepeye tırmanışlarını hayretle izlerken, o yaşa geldiğimde acaba ben de aynı enerji ile gezilerimi devam ettirebilecek miyim diye düşündüm :))) Yorucu, yaklaşık 1.-1.5 saatlik tırmanışın ardından zirveye ulaştığımda, tüm yorgunluğum yerini bir anda huzur ve mutluluğun birleşmine bıraktı. Şahsen Kotor'da yaşıyor olsaydım haftada 3 kez bu kaleye çıkar iner formumu korurdum :) Diğer yapılacak aktivite ise ; kale içini gezmek.Eğer benim gibi bir kedici iseniz Kotor'a bayılacaksınız. Kotor'un o tarihi dar sokaklarında adım başı bir kediye rastlayabilirsiniz." Cats of kotor" adlı mağazayı da gezmeden dönmeyin.İçeride bulunan tüm ürünler a'dan z'ye kedilerle ilgili. 😻                                                                                                                                 Bir diğer şehir ise Risan. Açıkcası,  Risan da bulunmamın amacı gezi ile ilgili değildi. Ayak serçe parmağımı şezlonga vurduktan bir kaç saat sonra mosmor olduğunu ve giderek siyaha döndüğünü görünce kendimi acil serviste  buldum. Budva'daki hastanenin acil servisinde röntgen olmadığından dolayı parmağımın kırık olup  olmadığını anlayamadılar. Kırık olma ihtimaline karşılık atel ile sabitlediler ve Risan'da bulunan hastaneye yönlendirdiler. Risan Budva'ya 40 km mesafede küçük bir şehir.Türkiye'de hastanelerdeki kalabalığa alışmış biri olarak, Risan'da hastanede kimsenin olmaması beni hayrete düşürdü.Röntgenin çekilip sonucu almam 5 dakika bile sürmedi. Daha sonra doktor röntgene baktı ve kırık olmadığını söyledi.2-3 ay önce de el bileğimi kırdığımdan ötürü her an tekrar bir yerim kırılacak gibi hissediyorum. Neyse ki sadece bir ezikti, o da 2-3 gün sonra geçti. Doktorlar, çalışanlar o kadar ilgili o kadar sıcak kanlı insanlardı ki keşke Türkiye'de de aynı sağlık hizmetine sahip olabilsek diye umut ettim.Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, gülümsemeyi unutmayın ve seyahat ile kalın. Youtube kanalıma da buradan ulaşabilirsiniz.